Baslangıç sayfası | Yazılar | Biz kimiz | Ilişki - Kontak |

Günün ayeti

Şöyle seslenin: ‹‹Kurtar bizi, ey kurtarıcımız Tanrı, Topla bizi, ulusların arasından çıkar. Kutsal adına şükredelim, Yüceliğinle övünelim.
1.Tarihler 16:35

Radyoya direkt giriş

Bu siteyi bir arkadasa tavsiye et

Siğınmacılar - Gerçek Sığınmacılar

Siğınmacılar - Gerçek Sığınmacılar

Son kırk yılda ulusları, toplumları, çeşitli yardım kurumlarını uğraştıran bir gelişim güncel konu.. Gözlemciler bunu evrensel bunalım olarak nitelendiriyor. Görülmemiş bir insan akımı ülkeden ülkeye taşıyor: Sığınmacılar, iltica hakkı arayan milyonlar ve bu sele kaptırılan milyarlar. Kadın erkek, çoluk çocuk, genç yaşlı çeşitli nedenlerle yerine yurduna rest çekiyor, kaçamak yollarla başka ülkelerde olanaklar arıyor! Ne pasaport, ne denetim, ne de kontrol! Ama bunlardan daha etkin karanlık örgütler yoğun çabayla bu işi körüklüyor: Insan kaçırarak astronomik kazançlar sağlayan uluslararası mafiya ağları.. Insan kardeşin yarasından, acısından para kırmayı başarabilen can bezirganları bazı durumlarda parayı alıp bulut oluyor ya da tuzağa düşürdüklerinin acıklı ölümünü seyrediyor ve yeni baştan paçaları sıvayıp kirli işi sürdürüyor.

Kaldığı ülkede durumu çetin bulan niceler çözümü yasasız yolla başka yere sızmakta buluyor: Sağcıyım, solcuyum, şeriatçıyım, baskı gören azınlıktanım, inancım yüzünden topun ağzındayım, vb. Kuşkusuz pek çok insan sığınmacılıkta haklı! Belki de yurdunda işkence çekecek, cezaevine tıkılacak, canına kıyılacak. Eşini çocuklarını bırakıp özgürlük ve güvenlik aramak nicelerin can kaygısı! Ama yaranın uzantıları saymakla tükenmiyor: Ailelerin parçalanışı, verimli olabilecek yaşamların verimsizliğe eğitimsizliğe kayışı, nicelerin yasasız eylemlere dalışı ve ardı gelmeyen kargaşalıklar zinciri.

Görülebileceği gibi bu işi yararcılığa dönüştürerek salt ekonomik kovalayışla ya da serüven aşkıyla sığınmacı olanlar çok. Havadan sudan özürle iltica, öbür ülkenin bütçesini zorluyor. Antla, yalanla hatta mayın tarlalarında, kudurgan dalgalarda ya da dapdaracık dehlizlerde havasızlıktan, susuzluktan canını yitirmek bu atılımın yürek burkucu akıbetlerinden. Ademoğlu sanki yanlış işe doğmuş! Sığınmacılığın üçkağıtçılığa dönüşmesi utandırıcı yüz karası! Insansal felaketlerle beliren çağımızın bellibaşlı dertlerin biri de bu.. Gelişmiş ülkeler ne yapacağını şaşırmış!

Bize yepyeni bir gelişim gibi gelen iltica nereden doğdu? Uygulama Musa’nın günlerine dayanmakta. Tanrı İsrail halkını bir ulus olarak kurarken Musa’ya onlarla ilgili yasalarını verdi. Bunlardan birinde ilticaya da yer ayrılıyordu: Üçü Erden ırmağının doğusunda, üçü de batısında olmak üzere altı iltica kenti ayrılacak. Bu kentlere sığınma hakkı şöyle tanınıyordu: Birisi kaza sonucu, hiç tasarlamaksızın —örneğin ormanda odun keserken— soydaşını öldürecek olsa, öç alıcılardan kurtulabilmek için en yakındaki sığınma kentine kaçacak. Ama sığınmanın gerçek ya da yapmacık olduğu kişiyi tanıyan toplum ihtiyarlarından oluşan özel kurulda kararlaştırılacak. İki tanık dinlendikten sonra, ihtiyarlar o kişinin soydaşını isteyerek öldürmediğini kesinleştirecek. Bu adam en yakındaki sığınmacı kentine kaçacak, hiç kimse onu oradan çıkaramayacak.. Bu yerlere ileten yollara SIĞINMA KENTİNE GİDER diye yazılı levhalar konularak yöntem gösterilecek. Sığınan kişi suçuna karşı parayla kurtulmalık ödeyemeyecek. Bu sığınma yerinden ayrılırsa yakalanıp öldürülebilecek. Korkusuzca orayı bırakması tek koşula bağlıydı: Toplumun başrahibi ölünce, sığınmacı kendi kentine, köyüne, yakınlarına dönebilecek.

Bunun yanı sıra, Tanrı Eski Antlaşma’da İsrailliler’e şu ilkeyi buyuruyor: “Efendisinden kaçıp size sığınan köleyi efendisine teslim etmeyeceksiniz. Bırakın kendi seçeceği yerde, beğendiği bir kentte aranızda yaşasın. Ona baskı yapmayacaksınız” (Yasanın Tekrarı 23:15,16). Bu yöntemin sonrası olarak, tapınaklara sığınma çabası belirdi: “Adoniya ise Süleyman’dan korktuğu için, gidip sunağın boynuzlarına sarıldı” (I.Krallar 1:50). Ve bu eski sığınma sağlayışlarından kaynaklanan ilticacılık günümüze dayandı.

Gerçek sığınmacının itkisi korkudur. Candan tatlı ne var? Günahların için senin içinde de yoğun korkular barınıyor. Hak Yargıç Tanrı’nın gerçekleştireceği cezadan nasıl kaçacaksın? Nereye sığınacaksın? Cezadan kurtarabilen sağlam sığınağı nerede bulacaksın? Yıllar öncesi işlediğin kötülüğü belki unuttun! Ama günlerden bir gün o eski suç sırıtıverir. Bazıları zaman aşımı yasalarından yararlanabilir; ne var ki, suç suçtur. Örtbas edilebilse bile üzerinden sünger geçirilemez. Davut peygamber yakınır: “Günahım sürekli karşımda. Sana karşı, yalnız sana karşı günah işledim. Senin gözünde kötü olanı yaptım“ (Mezmur 51:3,4). Yeşaya peygamber de şu ikrarda bulunur: „Günahlarımız bize karşı tanıklık ediyor” (59:12). Musa peygamber halka şöyle der: “Günahınıza gereken karşılığı alacağınızı bilmelisiniz” (Çölde Sayım 32:23).

Senin de bir günah ve suç sorunun var: “Tümü günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı... İnsanları bir kez ölmek, ardından da yargılanmak bekliyor” (Romalılar 3:23; İbraniler 9:27). Ölümden korkarız; ama da-ha çok gelecek yargıdan korkalım. Yargı yetkisinin yanı sıra, Tanrı günahlıya sığınma çaresini açıklıyor. Kutsal Kitap’ta yazılıdır: “Hepimizin öleceği kesin, toprağa dökülüp yeniden toplanamayan su gibiyiz. Ama Tanrı canı almaz; sürgüne gönderilen kişi kendisinden uzak kalmasın diye çözüm yolları düşünür” (II.Samuel 14:14).

Musa’nın gününde kaza sonucu insan öldürene Tanrı sığınma kentleri ayırdı. Bu Tanrı, çağları toplumları kapsayan eylemle suçluyu yargıdan, sonsuz cezadan kurtarabilen günahsız Mesih’i yeryüzüne gönderdi: O öldü, gömüldü, dirildi, göklere yükseldi. Şimdi Tanrı’nın sağında günahlı insan için şefaat etmekte. Canını sığınma kentine atan, başrahibin ölümünde artık serbestti. Hiç kimse onun kılına dokunamazdı. Şimdi Tanrı’nın sağında duran diri başrahibimiz İsa haçta ölünce her suçluya af ve özgürlük sağlandı. Ancak, bu sağlayışı imanla değerlendirene, O’na sığınana!

Siğınmacılar - Gerçek Sığınmacılar

Denizli yakınında Kolose önemli bir kentti. Bugünkü adı Honaz. Bu yerde iş güç olanakları boldu. O dönemde kölelik doğaldı. Filimon başarılı bir iş adamıydı. Bir süre önce putlara tapıcılığı bırakıp Mesih’e bağlanmıştı. Mesih’in elçisi Pavlos’la yakın arkadaşlığı vardı. Kilise binaları olmadığından inanlılar topluluğu Filimon’un evinde buluşurdu. Birçok inanlıya yardımıyla bilinen bu insanın Onisimos adlı bir de kölesi vardı. Bir gün bu genç para aşırıp nefesi başkent Roma’da aldı. O koca kentte kim bilecekti onu! Ama günlerden bir gün Pavlos’la karşılaşmasın mı! O, Mesih’in kurtarma haberini yaydığından Roma’da yargılanmaya getirilmişti.

Buluşma bir raslantı değil, Tanrı’ca kararlaştırılan iyi sonuçlu bir gelişimdi. Pavlos dostu Filimon’un hatırını sorunca, sığınmacı köle ona işin içyüzünü açıkladı. Öyledir, birçok günahlı içindeki dürtüsünü açıklamanın çalkantısı ve baskısı altındadır. Her durumda, her yerde seven Tanrı’nın kayrasal bağışını anlatan Pavlos genç insana da günahın çektirdiği eziyeti belirtti, onu tövbeye, kurtarıcı Mesih’e imana çağırdı. Onisimos o anda günah ağırlığının gittiğini anladı. Ama mağdur Filimon’un zorlanan hakkı ne olacak? Mesih’e iman ederek günahtan arıtılmak en parlak gönençtir. Ne buyrulur Kutsal Söz’de? “İşlediği günahı itiraf edecek; beşte birini üzerine ekleyerek mağdura ödeyecek” (Çölde Sayım 5:7). Elbette Tanrı ilkesi, hakkını helal et! mırıldanışından daha adaletli ve özlüdür.

Gelgelelim Onisimos’a. Pavlos’un Tanrı buyruğunu açıklamasıyla, Kolose’deki efendisine dönmeyi kabul ediyor, ama aşırdığı paranın altından girmiş, üstünden çıkmış! Nasıl ödeyecek Filimon’a? Bu durumda Pavlos imdada yetişiyor. Kaçak kölenin eliyle gönderdiği mektupta dostu Filimon’un uşağı kucaklayıp bağışlamasını diliyor ve yanı sıra şunu ekliyor: “Eğer herhangi bir konuda sana haksızlık etmiş ya da borca girmişse, bunu benim hesabıma yazasın... Sana ödeyeceğim” (Filimon 18). Dost Pavlos, günahlı suçlu Onisimos’un haksızlığını üstleniyor, bunu kendisinin ödeyeceğine ilişkin efendisine söz veriyor.

Tanrı Kutsal Kitap’ta bu tür betimlerle, diri benzetilerle bireye açıklıkla konuşuyor: “Günahlısın. Suçun seni benden ayıran, ıraklara kaçıran adaletsizlik eylemidir.” Dinine töresine karşın, vurdumduymaz ademoğlu Tanrı’yı mağdur etti. O’nun kutsallığını, hakkını, yüceliğini ayaklar altında çiğnedi. Sonra korku dağları aldı; tabanı basıp O’nun önünden kaçtı. Ama nereye kaçabileceksin o egemen Kat’tan?

Günah borcun öylesi taşkın ki, merkez bankasındaki paraların toplamı, din kitaplarındaki çabaların bütünü o borcun bir kesimini olsun silemez! Kim Tanrı’yı parayla satın alabilir? Kim O’na, „Hakkını helal et!“ diyebilir? Arıtılmaya ilişkin şunlar yazılıdır: “İnsanın yaptığı işlerle değildir. Öyle ki, kimse övünmesin” (Efesoslular 2:9).

Kaçak Onisimos kesin güvenle efendisi Filimon’a döndü. Elindeki o değerli ve etkili aracılık mektubuyla.. Pavlos ondan köle olarak değil, “Güvenilir ve sevgili kardeş” diye söz ediyor (Koloseliler 4:9). Budur günahlı insanla günahsız Tanrı’yı barıştıran eylem ve yöntem. Tanrı’nın biricik Oğlu İsa Mesih O’nun hakkına adaletine, öte yandan da O’nu mağdur eden kadının erkeğin tanrısal sevgi ve bağışlanma gereksinimine ilgiyle yaklaşarak aramıza geldi. Yücelerdeki görkemini, meleklerin parlak tapınışını bir yana bıraktı, insan bedeni kuşandı. Pek çok sığınmacı gibi yeri yurdu, barınağı geçimi olmayan bir yoksul gibi yaşadı. Aynı zamanda tanrısal gücünü eylemleriyle belgeledi. Tanrı katında seni bağışlayabilen, seni yepyeni insan kılabilen kurtulmalık kanını sundu O. Sana gereken her cezayı üstlendi, cehennem acılarını çekti, Baba Tanrı’ya, “Günahlının suçunu benim hesabıma yazasın!” diye imza verdi. Arıtma yetkisine ve gücüne iman edene kayra ve doğruluk sağladı. En düşük suçlunun bile alnı açık, Tanrı’nın katına çıkabilmesini gerçekleştirdi.

Filimon’a gönderilen o kısa mektubun özeti budur. Mesih bağlılığına geçen Onisimos Filimon’un yanına bir köle olarak değil, belirgin eşitliğe kavuşmuş özgür bir kardeş olarak döndü; kucaklandı, sevildi. Ne diyor Pavlos? “Tutukluluğumda o benim ruhsal oğlum oldu. Bir zamanlar sana yararsızdı; ama şimdi hem sana, hem de bana yararlıdır... Kendisini beni kabul eder gibi kabul et... Bundan böyle o bir köle değil. köleden ötedir... Sevgili bir kardeştir” (Filimon 10,11,17,16).

Günahlının günah ve suç borcunu suçsuz hayatıyla, kutsal kanıyla ödeyen Rab İsa Mesih, kurtardığı can için Baba Tanrı’ya böyle aracılık eder. O’na sığınan can arıtılır, özgür kılınır, Tanrı ve insanlar karşısında saygılı bir insan aşamasına yükselir. Budur Mesih’in karşılıksız verdiği yeniden doğuş. Onisimos önceki efendisine yararlı bir iş arkadaşı, hem de kardeş olarak döndü. Adının anlamı da budur: Yararlı. Daha önemlisi, Tanrı’ya yararlı bir inanlı oldu, başkalarına tanrısal haberi yaydı. Kendisinin kavuştuğu kesin affı, kurtarıcı Mesih’ten aldığı eşsiz kayrayı, sonsuz yaşam gönencinin önemini öz varlığından verdiği tanıklıkla herkese anlattı.

Ülkeden ülkeye sığınan günahını, sorunlarını, dertlerini de beraber götürür. Sığındığı ülkede cinayete karışanlar, cezaevlerine sokulanlar az değil! Bunlar yeni bir ülke tasarlar. Çünkü iç dünyaları korkuyla çalkalanmakta: politik ya da ekonomik. İsa Mesih’in sevgi dolu çağrısı sana da varıyor: “Ey bütün yorulanlar ve ağır yük altında yıprananlar! Bana gelin. Sizleri dinlendiririm... Kim susarsa bana gelsin ve içsin” (Matta 11:28; Yuhanna 7:37). “Yorgun cana kıyasıya içiririm, her baygın canı doyururum” (Yeremya 31:25). Ölüm koyağı ötesinde canını kime atabileceksin?

«Geri